2 Temmuz 2016 Cumartesi
Uyku Küçük Ölüm...
Zümer;42
"Allah ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda ruhlarını alır. Bu sûretle hakkında ölümle hükmettiği rûhu tutar, ötekini muayyen bir vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır."
Tefsiri;
Yüce Allah, ecelleri geldiğinde ruhları bedenlerinden alır. Bu, büyük ölümdür. Yine Allah, ölmemiş olan ruhları da, uykularında öldürür. Bu da küçük ölümdür. İbn Cüzeyy şöyler der: Bu ayet, ibret almak içindir. Yani, Allah ruhları iki şekilde alır. Biri gerçek manada bir alıştır ki Buna "ölüm" denir. Diğeri ise uyku ölümüdür. Çünkü uykudaki kimse,görmemek ve işitmemek hususunda ölü gibidir. Yüce Allah'ın, "geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan) O'dur."mealindeki ayet bu manadadır. Ayetin son bölümü, önceki bölüm üzerine atfedilmiştir. Takdiri şöyledir; "Ölmemiş olan ruhları da uykusunda alır." İbn Kesir de şöyle der: Yüce Allah, kendisinin, varlık aleminde dilediği gibi tasarruf edici olduğunu, bedenlerden ruhları alan melekleri göndermek suretiyle büyük ölümle, uykuda da küçükölümle ruhları aldığını bildirdi." Sahibini öldürüp de aldığı ruhu tutar, bedene geri göndermez. Uyuyan kimselerin ruhlarını ise, uyandığında, belirli bir zamana kadar bedenlerine iade eder. O belirli zaman, gerçek ölüm zamanıdır.
İbn Abbas şöyle der: Dirilerin ve ölülerin ruhları uykuda karşılaşırlar. Allah'ın onlar için dilediği kadar tanışıp konuşurlar. Ruhlar bedenlerine dönmek istediklerindei Allah, ölülerin ruhlarını katında tutar. Dirilerin ruhlarını bedenlerine gönderir.*
Kurtubi şöyle der: Bu ayette, Yüce Allah'ın kudretinin büyüklüğüne, tek ilah olduğuna, öldüren ve diriltenin kendisi olduğuna, dilediğini yaptığına ve bunları O'ndan başkasının yapamayacağına dikkat çekmektedir. Bunun için Yüce Allah şöyle buyurmuştur: İşte bu harikulade işlerde, onları düşünüp ibret alan bir kavim için, Allah'ın ilminin ve gücünün sonsuzluğunu gösteren açık ve kesin alametler vardır.
Allah Teâlâ'nın insanı öldürmesi, ruhun bedenle ilişkisini kesmesidir. Âyette de işaret buyurulduğu gibi, ruhun başta gelen niteliği can ve şuur kaynağı olmasıdır. Ölüm olayında Allah ruhu bedenden tamamen ayırdığından, beden hem candan hem de şuurdan yoksun hale gelmekte, uyku denilen psiko-fizyolojik olayda ise can bedende kalmakla birlikte geçici bir duyum ve bilinç kaybı yaşanmaktadır. Bu kayıp bir bakıma ruhun bedeni kısmen terketmesi anlamına geldiği için, âyette uyku ölüme benzetilmiştir. (Zemahşerî, Keşşaf, ilgili ayetin tefsiri)
Ölüm olayında -âyetteki deyimiyle- Allah ruhu tutarken, uyku olayının sonunda ruh, uyanıklıktaki fonksiyonunu yeniden kazanır (Kur'an Yolu, Heyet, ilgili ayetin tefsiri)
Razi, ilgili ayeti şöyle açıklar:
"Kadir, Alim ve Hakîm olan o yüce zatın, ruh cevherinin bedenle alâkasını şu üç şekilde idare etmektedir:
a) Ruhun ışık ve tesirinin, bedenin bütün parçalarında, içinde ve dışında gözükmesi... İşte bu uyanıklık halidir.
b) Ruh cevherinin ışık ve tesirinin, bazı bakımlardan, bedenin zahirinden alakasını kesip, bedenin batınındaki alakasını sürdürmesi... Bu da uyku halidir.
c) Ruh cevherinin ışık ve tesirinin bedenin tamamından kesilmesi... İşte ölüm de budur." (Razi, Mefatih, ilgili ayetin tefsiri)
Nefisleri, canları ölüm esnasında vefat ettiren Allah’tır. Uyurken, uykusu esnasında henüz ölmemiş olanları da vefat ettiren O’dur. Uyku ölümün yarısıdır, yarı ölümdür. İnsan uyku esnasında Rabbimizin koyduğu bir yasa gereği neredeyse yarı ölü gibidir. Uyku esnasında insanların ruhları belli ölçüde kabzedilmektedir. İşte bu âyetin beyanıyla uyku esnasında kısmen bir ölüm hadisesi gerçekleşmektedir. Öyleyse vefat bu anlama geliyor. Yâni vefat kişinin ölümü esnasında gerçekleşen hadisedir. Bir de kişi uyku esnasında ölmemiş bir kimsenin vefat halini yaşamaktadır.
Buna göre ayetteki teveffa, yâni ölüm, ruhun bedenle ilişkisinin kesilmesi anlamına gelmektedir. Uykudaki teveffâ ile ölümdeki teveffâ arasında şu fark vardır: Ölümde ruhun bedenle hem içten hem de dıştan ilgisi kesilirken, uykuda sadece dıştan ilgisi kesilmekte ama içten ilgisi devam etmektedir.
Yâni uyku esnasında Rabbimiz kişinin akıl, his, şuur, idrak ve temyiz gücünü alıvermektedir. Öyleyse unutmayalım ki ölümle hayat iç içe bir bütündür ve hiç kimsenin, hiç birimizin uyuduktan sonra tekrar kalkacağımıza dair bir garantimiz yoktur. Tutan da, alan da, salıveren de Allah’tır. Tüm nefisler Allah’ın tasarrufu altındadır. Hiç kimsenin O’ndan saklanması, kaçıp kurtulması mümkün değildir.
İşte Rabbimiz haklarında ölümü hükmettiği kimseleri uykusu esnasında tutar. Ama Rabbimiz haklarında ölüm fermanını, ölüm hükmünü vermediği, eceli gelmemiş kimseleri de geri gönderir. Tekrar hayata gönderir. Ne zamana kadar? Adı konmuş, Allah tarafından belirlenmiş bir ecele kadar. Demek ki her gece Allah bizi öldürüyor ve ecelimizin dolacağı güne kadar da her sabah bizi bir daha kaldırıyor. Gece bizi öldürmüşken Rabbimiz sabahleyin yeni bir fırsatla, yepyeni bir imkânla bizi bir daha kaldırıyor. Sebep ne? Belki bugün aklını başına alır, belki bugün Allah’a kulluğa döner, belki bugün fırsatı değerlendirir diye. Belki de yarın kıyamet gününde Rabbimize karşı bir itiraz hakkımız kalmasın, bir mâzeretimiz olmasın diye böyle yapıyor. İşte bütün bunlarda düşünecek, tefekkür edecek, düşünüp değerlendirecek bir toplum için âyetler vardır, ibretler vardır.
Canlar üzerinde yegâne tasarruf sahibi, yegâne hüküm sahibi Allah’tır. Geceleyin herkesi uyutan, vefat ettiren, eceli dolanların ruhlarını tutup öldüren, ama vakti gelmemiş olanları tekrar diriltip uyandıran O’dur. Hayat ve ölüm üzerinde yegâne Mâlik, yegâne söz sahibi O’dur. Uyku esnasında da, ölüm esnasında da kulları üzerinde yegâne tasarrufunu, hükümranlığını yürüten O’dur. Yaşamamız gerekiyorsa hayat konumumuzu, ölmemiz gerekiyorsa ölüm konumumuzu belirleyen, takdir eden, uygulayan O’dur. Yeryüzünde en çok sevdiği, yeryüzünün en şereflisi elçisine bile bu konuda bir yetki vermemiştir. Her konuda, hayat ve ölüm konusunda, hidâyet ve dalâlet konusunda yetki sadece kendisine aittir. O’nun hidâyette dedikleri hidâyettedir, dalâlette dedikleri de dalâlettedir.
Allah, canlıların ruhlarını ölüm anında alır. Henüz ölmemiş olanların ruhlarını da uyurken alır. (uyurken) eceli gelenlerin ruhlarını bedene göndermeyip tutar. Diğerlerinin (eceli gelmeyenlerin) ruhlarını ise belli bir vakte kadar bedene iade eder. Şüphesiz ki bunda, düşünen bir kavim için deliller vardır.
Allah Teala bu âyet-i kerimede, ilahlığın sadece kendisine ait olduğunu, bunun delilinin ise öldürme ve öldürtmenin onun tarafından gerçekleştirilmesi olduğunu beyan ederek buyuruyor ki: "Canlıların eceli gelince Allah onları öldürür. Sağ olanlar da uyku uyurken ölmüş gibi olurlar. Uyku uyuyanların bir kısmının eceli gelmişse uyku anında alınan ruhlarını tekrar vücutlarına iade etmez. Böylece uykularından uyanamayip ölürler. Uyku uyuyanların henüz eceli gelmemişse Allah onların ruhlarını tekrar vücutlarına iade eder. Onlar da uyanıp hayatlarına, ecelleri gelinceye kadar devam ederler."
Süddî diyor ki: "Allah, diriler uyuduğu zaman, onlarla ölülerin ruhlarını bir araya getirir. Onlar Allah'ın dilediği kadar birbirleriyle tanışırlar, görüşürler ve birbirlerine sorular sorarlar, dirilerin ruhları sebrest bırakılır, onlar tekrar bedenlerine dönerler. Diğerlerinin ruhları da geri dönmek isterler. Allah, ölmelerini takdir ettiği kimselerin ruhlarını geri göndermez. Ölmelerini takdir etmediği kimselerin ruhlarını, ecelleri gelinceye kadar vücutlarına iade eder."
Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar:
"Sizden biriniz yatağına çekildiğinde elbiselerinin ucu ile döşeğini süpürsün. "Bismillah" desin. Çünkü o yataktan kalkıp gittikten sonra onun yerine yatakta neyin yattığını bilemez. Yatağa yatmak isterken sağ tarafına yatsın ve "Ey Allah'ım seni tesbih ederim. Yanımı senin adınla buraya koyuyorum ve senin adınla buradan kaldıracağım. Eğer ruhumu tutup gördemyeceksen (ölecekse) sen onu affet. Şayet tekrar göndereceksen sen onu salih kullarını muhafaza ettiğin şey ile muhafaza et."
"Uyku küçük ölümdür." diye bir atasözümüz vardır. "Allah ve ahirete inanan ve inanmayan herkes uyku uyur, işlerime Allah'ı karıştırmam." diyenler, yirmi dört saat Allah'ın denetimi ve yönetiminde yaşarlar. Kalbini çalıştıran, kanını coşturan Allah onu uyutuyor da.
Kişi uyuyunca kendine sahip değildir, ama Allah ona sahipdir. Geçici olarak Ruhunu alıyor. Güneş yeryüzünden uzak olduğu halde, ışığıyla yakında olduğu gibi, ruhumuz da uyuyandan uzaklaşıyor, ama bedenin yaşantısını ışığıyla devam ettiriyor. Uyanınca ruh geri geliyor.
Allah o ruhu geri vermezse, işte o zaman kişi ölüyor. Ruh berzah alemine alınıyor. Beden toprak oluyor, yanıp duman oluyor, ama ruhla bağlantısı devam ediyor. Kıyamet gününde o ruhla beden buluşturuluyor ve ahiretteki diriliş başlıyor. Ahiretteki dirilişi inkar edenler, uyku üzerine biraz kitap okusalar faydalı olur.
RABITA-İ MEVT
1 Temmuz 2016 Cuma
Ambulans sesi de dualara vesile olmaz mı?
İçinde olana "Allah yardımcısı olsun" diye dudaklarımızdan dua mırıldanmamıza vesile olan o ambulansın acı sireni yine bize ötelerden haber verir. Ve der ki DİKKATLİ OL ey fani o ambuansın içinde sende olabilirdin.
Öyleyse ey nefsim daha neyden gaflet edersin!
RABITA-İ MEVT
Trafik Kazaları neyi hatırlatmaz ki!
Hergün yaşanan trafik kazaları bizlere ölümü tefekkür ettiren çok sağlam rabıtadır.
Özellikle araç kamera sistemlerinin çoğalmasıyla bizlere hayatımızın bir pamuk ipliğiyle bağlı olduğunu daha net göstermektedir.
Evet trafik canavarı olan nefsimize de iyi bir ders veriyor.
Öyle ise ey nefsim daha niye dünyevi ve uhrevi hatalar peşinde koşarsın ki!!!
RABITA-İ MEVT
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


